Gönülden bağlı olacağınız mesleği bulun

Konuşmaya başlar başlamaz karşı karşıya kaldığımız ilk sorulardan biri “Büyüyünce ne olmak istiyorsun?”… Çocukken, anne babalarımız, öğretmenlerimiz, konu komşu, arkadaşlarımız ne olmak istediğimizi hep sorgular, biz de hevesle cevap veririz: “Doktor olmak istiyorum, avukat olmak istiyorum, polis olmak istiyorum…”

Ortaokula, hatta liseye geldiğimizde ise ne olmak istediğimizden artık eskisi kadar emin olamıyoruz… Kariyer planlarımız belirsiz hale geliyor, belirsizlik de bizi rahatsız etmez oluyor. Hatta geleceğe dönük seçeneklerin çeşitliliği bizi mutlu ediyor, özgürleştiriyor…

Ancak, yüksekokula başlayacağımız dönemde, ileride yapmak istediğimiz iş ile ilgili bir program seçmek konusunda baskı altında kalıyoruz. Sınavı başarıyla atlatıp arzu ettiğimiz bir programa yerleşsek bile, okurken “istediğimiz gerçekten bu mu?” emin olamıyoruz. Ardından, mezuniyet geliyor ve toplum bize artık gerçek hayata geçtiğimiz, bu yüzden de seçtiğimiz meslek dalında çalışmaya başlamamız gerektiği konusunda baskı yapıyor.  Ancak o anda bile bir çoğumuz hangi işin bize uygun olduğuna dair kararsız kalıyoruz.

Biz daha çok, yaptığımız işin nasıl olmaması gerektiğini biliyoruz! “Sıradan bir iş yapmamak, babamız gibi sıkıcı bir işte saatlerce çalışmamak” istiyoruz. Sonuç olarak, hayatımızın dörtte üçünü belki de eşimiz ve çocuğumuzla geçireceğimiz süreden daha fazlasını bir işte çalışarak geçirmek zorunda kalacağız!

Aslında hepimiz, bize iş gibi gelmeyen, yeteneklerimizi kullanabileceğimiz ve bizi tatmin edecek bir iş istiyoruz.  Aslında aradığımız bir iş bile değil, “gönülden bağlı olacağınız bir meslek”

Peki çalışalım ama nasıl?

İnsanlar yaptıkları işi üç farklı şekilde görürler:

1) Zorunluluk Olarak…Yaptıkları işi bir görev olarak gören insanlar “herkes haftasonu için çalışıyor” zannederler.  Tatiller ve molalar için yaşarlar. Onlar için yaptıkları iş hayatı idame ettirmek için bir zorunluluktur. Yaptıkları işi berbat bulmasalar da, yaşadıkları tatmin duygusu çok azdır.

2) Kariyer Fırsatı Olarak…Kariyer meraklıları yaptıkları işin kendisinden ziyade iş yerinde terfi etmekten ve yüksek zam almaktan keyif alırlar. Kariyer merakı bu kişilere işe daha fazla vakit ayırmak, mesaileri bitse de çalışmaya devam etmek için motivasyon sağlar.  Ancak, bu insanlar kariyerde yükselme sona erdiğinde işlerinden tatmin olmamaya başlarlar.

3) Hayatımızın İşi Olarak…Hayatımızın işi, özünde sevdiğimiz için yaptığımız, yapmak için neredeyse üzerine para vereceğimiz bir iştir. Bir insanın tutkuyla yaptığı iş sayesinde kazandığı maaş ve prestij, bu işi yapabilmenin verdiği tatmin duygusunun yanında ikinci planda kalır. Böyle bir meslekte çalışan insanlar yaptıkları işin kendilerinden öte büyük bir amaca hizmet ettiğine inanır; yeteneklerini mesleklerinde gerçek anlamda kullanabildiklerini hissederler.  Bu işi yapmak için doğduklarına inanırlar.

İş tatmini ve mutluluk düzeylerine baktığımızda, işlerini görev olarak görenler en alt sırada, kariyer olarak görenler bir üst sırada ve yaptıkları işi hayatlarının işi olarak görenler en üst sırada yer alır.

Bu sıralama elbette hiç de şaşırtıcı değil. Severek yapılan iş yalnızca maaş aldığınız bir iş olmaktan çıkıp yaşama amacınız halini alıyor.  Hayatınızın işini bulduğunuzda gerçek anlamda doyuma ulaşırsınız. Yapmak istemediğiniz şeylerle dolu bir hayat yaşıyorsanız mutsuz olmanız kaçınılmazdır.